Hizmet Akdi Sona Erdikten Sonra Rekabet Yasağının İhlali Halinde Görevli Mahkeme

Hizmet Akdi Sona Erdikten Sonra Rekabet Yasağının İhlali Halinde Görevli Mahkeme

Hizmet Akdi Sona Erdikten Sonra Rekabet Yasağının İhlali Halinde Görevli Mahkeme

İş hukuku uygulamalarında rekabet yasağı, hizmet akdi devam ederken ve hizmet akdi sona erdikten sonra rekabet etmeme borcu olmak üzere ikiye ayrılmaktadır.

 

Hizmet akdi devam ettiği sürece, taraflar arasında ayrı bir rekabet yasağı ve/veya gizlilik sözleşmesi akdedilmemiş olsa dahi, işçi 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu m.396 vd. yer alan düzenlemeler gereği işverenin haklı menfaatinin korunmasında sadakatle davranmak ve sadakat borcuna aykırı olarak bir ücret karşılığında üçüncü kişiye hizmette bulunmamak ve özellikle kendi işvereni ile rekabet etmemekle doğrudan yükümlüdür.

 

Hizmet akdi devam ederken işçinin rekabet yasağına veya sadakat borcuna aykırı davranmasından kaynaklı hukuki uyuşmazlıklarda görevli mahkeme İş Mahkemeleridir.

 

Bununla birlikte taraflar hizmet akdinin sona ermesinden sonraki dönemi de kapsayacak şekilde yazılı olarak ayrıca bir rekabet yasağı sözleşmesi ve veya gizlilik sözleşmesi akdedebilirler.

 

Bu durum yine 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 444. ve 447. maddeleri arasında düzenlenmiştir.

 

İlgili yasanın 444. maddesindeki düzenlemeye göre; fiil ehliyetine sahip olan işçi, işverene karşı, sözleşmenin sona ermesinden sonra herhangi bir biçimde onunla rekabet etmekten, özellikle kendi hesabına rakip bir işletme açmaktan, başka bir rakip işletmede çalışmaktan veya bunların dışında, rakip işletmeyle başka türden bir menfaat ilişkisine girişmekten kaçınmayı yazılı olarak üstlenebilir.

 

Dolayısı ile hizmet akdinin sona ermesinden sonraki dönemde işçinin rekabet etmeme yükümlülüğü altında olabilmesi için taraflar arasında ayrıca ve yazılı olarak bir akit yapılması geçerlilik şartıdır.

 

Öte yandan işçi ve işveren arasında hizmet akdinin sona ermesinden sonraki dönem için geçerli olmak üzere yapılan rekabet yasağı anlaşmalarının geçerli olabilmesi yasada belirli şartlarla bağlanmıştır. Buna göre rekabet yasağı kaydı, ancak hizmet ilişkisi işçiye müşteri çevresi veya üretim sırları ya da işverenin yaptığı işler hakkında bilgi edinme imkânı sağlıyorsa ve aynı zamanda bu bilgilerin kullanılması, işverenin önemli bir zararına sebep olacak nitelikteyse geçerlidir.

 

Hizmet akdi sona erdikten sonraki dönem için kararlaştırılan rekabet yasağından kaynaklı uyuşmazlıklar bakımından ise, Yargıtay’ın yerleşik içtihatları ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4/1-c maddesi gereği, görevli mahkemeler Ticaret Mahkemeleri olarak kabul edilmiştir.

 

“İş akdinin devamı sırasında işçinin sadakat borcundan kaynaklanan rekabet etmeme yasağına aykırılık halinde, bu tür davalara bakmakla görevli mahkeme, iş mahkemesidir. İş akdinin sona ermesinden sonra rekabet yasağına aykırı hareket edilmesi halinde ise buna dayalı olarak açılacak dava, niteliği itibariyle 818 sayılı BK’nın 348. maddesi (6098 sayılı BK m. 444) kapsamına girmekle ve bu kapsamdaki davalar, TTK'nın 4/1-c maddesinin açık hükmü karşısında tarafların sıfatına bakılmaksızın mutlak ticari davalardan olmakla, ticaret mahkemesinde incelenip karara bağlanması gerekir.” (Yargıtay 20.Hukuk Dairesi’nin 08.06.2016 Tarihli E. 2016/4123, K. 2016/6463 Sayılı Kararı)

 

“….. iş sözleşmesinin devamı sırasında işçinin sadakat borcundan kaynaklanan rekabet etmeme yasağına aykırılık halinde, bu tür davalara bakmakla görevli mahkeme iş mahkemesidir. İş sözleşmesinin sona ermesinden sonra rekabet yasağına aykırı hareket edilmesi halinde ise, buna dayalı olarak açılacak davalar, dava tarihinde yürürlükte bulunan 6102 sayılı yeni Türk Ticaret Kanunu’nun 4/1-c. maddesinin açık hükmü karşısında tarafların sıfatına bakılmaksızın mutlak ticari davalardan olmakla, bu tür davaların ticaret mahkemesinde incelenip karara bağlanması gerekir.” (Yargıtay 20.Hukuk Dairesi’nin 23.10.2015 Tarihli E. 2015/11988, K. 2015/10043 Sayılı Kararı)

 

Lakin, 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu (İMK) 25 Ekim 2017 tarihli 30221 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. İş Mahkemeleri Kanunu’nun 5.maddesi uyarınca, 5953 sayılı Kanuna tabi gazeteciler, 854 sayılı Kanuna tabi gemiadamları, 22/5/2003 tarihli ve 4857 sayılı İş Kanunu’na veya 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun İkinci Kısmının Altıncı Bölümünde düzenlenen hizmet sözleşmelerine tabi işçiler ile işveren veya işveren vekilleri arasında, iş ilişkisi nedeniyle sözleşmeden veya kanundan doğan her türlü hukuk uyuşmazlıklarda görevli mahkemenin iş mahkemeleri olacağı belirtilmiştir.

 

Dolayısı ile İş Mahkemeleri Kanunu’nun yürürlüğe girmesinden sonra, hizmet akdi sona erdikten sonraki dönem için kararlaştırılan rekabet yasağı anlaşmalarından kaynaklı uyuşmazlıklarda hangi mahkemelerin görevli olacağı konusunda mahkemeler arasında görev uyuşmazlıkları ortaya çıkmaya başlamış ve bu durum yargılamaların uzamasına neden olmuştur.

 

Öyle ki, hizmet akdi sona erdikten sonraki dönem için kararlaştırılan rekabet yasağına ilişkin davaları gören Ticaret Mahkemeleri, İş Mahkemeleri Kanunu’nun yürürlüğe girmesinden sonra, bu davalar hakkında görevsizlik kararı vererek dosyaların İş Mahkemelerine gönderilmesine karar vermeye başlamışlardır.

 

Yine aynı şekilde dosyalar kendilerine görevsizlikle gelen İş Mahkemeleri tarafından da görevsizlik kararı verilerek, bu defa dosyaların “olumsuz görev uyuşmazlığının çözümlenmesi için” Bölge Adliye Mahkemeleri’ne gönderilmesi söz konusu olmuştur.

 

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 22. maddesinin 2.fıkrasına göre, “İki mahkemenin aynı dava hakkında göreve veya yetkiye ilişkin olarak verdikleri kararlar kanun yoluna başvurulmaksızın kesinleştiği takdirde, görevli veya yetkili mahkeme, ilgisine göre Bölge Adliye Mahkemesince veya Yargıtay’ca belirlenir.” olarak düzenlenmiştir.

 

Hizmet akdinin sona ermesinden sonraki dönem için kararlaştırılan rekabet yasağından kaynaklı uyuşmazlıklarla ilgili Bölge Adliye Mahkemelerine gelen olumsuz görev uyuşmazlıklarında, bu defa Bölge Adliye Mahkemeleri arasında görüş farklılıkları meydana gelmiş ve ortak bir kanaate ya da çözüme ulaşılamamıştır.

 

Bunun üzerine, İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 11.01.2021 tarihli ve 2020/185 esas sayılı başvurusu ile, işçinin hizmet akdinin feshinden sonraki dönemi kapsayan rekabet yasağı nedeniyle açılan cezai şart istemine ilişkin davalarda İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk ve İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairelerinin Asliye Ticaret Mahkemelerinin görevli olduğu, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk ve İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairelerinin ise İş Mahkemelerinin görevli olduğuna dair kararlar verdiğinden bahisle Daireler arasında görevli mahkemenin tespiti hususunda oluşan görüş farkının giderilmesinin talep edilmesi üzerine, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi Başkanlar Kurulu 29.01.2021 tarihinde toplanarak konuyla ilgili olarak verilen kesin kararlar nedeniyle görevli mahkemenin tespitine ilişkin oluşan ve saptanan çelişkinin giderilmesi bakımından Yargıtay’ın ilgili dairesinden karar alınması için başvuruda bulunulmasına karar verilmiştir.

 

İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi Başkanlar Kurulu’nun yapmış olduğu bahse konu başvuruya istinaden de Yargıtay’ın 11. Hukuk Dairesi tarafından 03.12.2021 tarihli E.2021/1534, K.2021/6811 Sayılı Karar verilerek bahse konu görev uyuşmazlığı çözüme kavuşturulmuştur.

 

Buna göre Yargıtay 11. Hukuk Dairesi yukarıda belirtilen kararında; İşçinin bizatihi hizmet sözleşmesinden ve buna bağlı olarak oluşan hizmet ilişkisinden kaynaklanan rekabet etmeme ve işverene ait sırları saklama yükümlülüğü, TBK’nın 396. maddesinde tanımlanan ve kanundan kaynaklanan işçinin özen ve sadakat borcu ile ilişkili olduğu; TBK’nın 444. maddesinde tanımı yapılan ve taraf iradesine bağlı olarak ortaya çıkan rekabet etmeme taahhüdünün (rekabet yasağı) ise, açıklanan bu karakteri nedeniyle, işçinin kanundan kaynaklanan özen ve sadakat yükümlülüğünün bir devamı yahut işçinin bu borcunun, sözleşme sona erdikten sonra da devamına olanak sağlayan bir düzenleme niteliğinde olmadığı belirtilmiştir. Nitekim, işçinin hizmet ilişkisinin sona ermesinden sonraya ilişkin sır saklama yükümlülüğü, TBK’nın 396. maddesinin son fıkrasının ikinci cümlesinde özel olarak düzenlenmiş olup doğrudan kanundan kaynaklanan bir yükümlülük niteliğinde bulunmakla, bu yükümlülüğün, serbest iradeye dayalı rekabet etmeme taahhüdünden hukuki karakteri itibariyle ayrışmakta olduğu, kanunda birbirinden farklı nitelikteki bu iki kavrama ilişkin hükümlerin, açıklanan ayrışmaya uygun olarak farklı bölümlerde düzenlendiği gözden kaçırılmamalıdır.

 

Ayrıca TBK’nın 444 vd. maddelerinde düzenlenen rekabet yasağına ilişkin hükümlerin ve buna bağlı olarak bu yasağın ihlali halinde ortaya çıkacak uyuşmazlıkların, 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun md.5/1 fıkrası kapsamında, iş ilişkisinden kaynaklanan uyuşmazlık olarak tanımlanmasının ve giderek İş Mahkemelerinin görevi kapsamında addedilmesinin yerinde bir yaklaşım olmadığı belirtilmiştir.

 

İlaveten, Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin bahse konu kararına ek olarak sunulan gerekçede de, TTK’nın 4/1-c bendinde TBK’nın 444-447 maddeleri açıkça zikredilmek suretiyle adeta nokta atışı yapılarak hiçbir tereddüte yer bırakmadan işin mutlak ticari dava mahiyetinde olduğunun vurgulandığı dile getirilmiştir.

 

Bu durumda TTK’daki hükmün, İş Mahkemeleri Kanunu’ndaki düzenlemeye nazaran özel hüküm niteliği taşıdığı apaçık ortada olup rekabet yasağı kapsamındaki “ticari sır” kavramının, konusunda ihtisas sahibi mahkemelerce, mevcut piyasa şartları çerçevesinde tartışılıp değerlendirilmesi gereken ticari bir kavram olduğundan, işin Ticaret Mahkemesinde görülmesinin, hakkaniyet ilkesine de uygun düşeceği belirtilmiştir.

 

Yukarıda açıklanan nedenlerle, hizmet akdi sona erdikten sonraki dönemde TBK’nın 444-447 maddelerinden doğan rekabet yasağının ihlaline dair uyuşmazlıklara bakma görevi, TTK’nın 4/1-c maddesi ve aynı Kanunun 5. maddesi uyarınca, Ticaret Mahkemelerine ait olacaktır.