Eser Adının Korunması

Eser Adının Korunması

Eser Adının Korunması

Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu Kapsamında Eser ve Eser Sahibi

5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu esas olarak fikri bir çaba sonucunda ortaya çıkan ürünleri, başka bir deyişle eserleri koruma kapsamına almaktadır. Eser; sahibinin hususiyetini taşıyan, ilim ve edebiyat, musiki, güzel sanat veya sinema eseri olarak sayılan her nevi fikir ve sanat ürünüdür. İnsanın fikri yaratıcılığı sonucu ortaya çıkan hikaye, roman, şiir, piyes gibi edebi eserler, sözlü ya da sözsüz besteler, resim, heykel gibi güzel sanat eserleri ile sinema eserleri fikri hakların konusunu oluşturmakta ve bunlara ilişkin haklar eser üzerindeki haklar olarak anılmaktadır.[1]

Eser sahibi ise eseri meydana getiren kişiyi ifade etmektedir. Bir eserin tek bir sahibi olabileceği gibi birden fazla sahibi de olabilir. Örneğin, bir sinema eserinde; yönetmen, özgün müzik bestecisi, senaryo yazarı eserin birlikte sahibidir.[2]

Bir eserin Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu kapsamında korunabilmesi için herhangi bir tescil şartı bulunmamaktadır. Yani, eser, kanunda aranan şartları taşıması halinde, eser sahibinin fikri ürünü olmaktan çıkıp somutlaştığı anda kanuni korumadan faydalanmaktadır. Her ne kadar Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu hükümleri doğrultusunda eserlerin tescil edilmeleri zorunlu değilse de tescil, eser sahibinin tespiti açısından meydana gelebilecek uyuşmazlıklarda eser sahibine bir ispat aracı olarak kolaylık sağlamaktadır.

Zira, eser sahibi olduğunu iddia eden kişinin bu iddiasını ispat edememesi halinde Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nun eser sahibine tanıdığı haklardan yararlanması da mümkün değildir.  

 

Eser Sahibinin Hakları

Eser sahibinin fikri bir çaba sonucu ortaya çıkardığı eser üzerindeki hakları genel olarak “telif hakkı” şeklinde ifade edilir.[3] Bir bütün olarak telif hakları 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nda esas olarak mali ve manevi haklar olmak üzere ikiye ayrılmıştır. Eser sahibine tanınan mali ve manevi haklar mutlak ve inhisari nitelikteki haklardır. Bu nedenle, eser sahibine bu hakları tek başına kullanma ve herkese karşı ileri sürebilme yetkisi sağlamaktadır.[4]

  • Mali Haklar; eseri işleme hakkı, çoğaltma hakkı, yayma hakkı, temsil hakkı ve işaret, ses veya görüntü nakline yarayan araçlarla umuma iletme hakkıdır.

 

  • Manevi Haklar; eserin topluma arzı yetkisi (umuma arz salahiyeti), eser sahibinin adının belirtilmesi yetkisi (adın belirtilmesi salahiyeti), eserde değişiklik yapılmasını menetme hakkı ve eser sahibinin eserin aslının malikine ve zilyetlerine karşı ileri sürebileceği haklardır.

Eser sahibi, fikri çaba ürünü olan eseri meydana getirmekle eser üzerindeki mali ve manevi hakların sahibi olur. Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu hükümleri kapsamında kişiye sıkı sıkıya bağlı manevi hakların eser sahibi dışında herhangi bir kişiye devredilmesi, bu hak üzerinde herhangi bir tasarrufta bulunulması ya da bu haktan vazgeçilmesi mümkün değilken[5]; mali haklar ile manevi hakları kullanma yetkisi eser sahibi tarafından devredilebilmektedir.

Eser sahibinin eserden kaynaklı mali haklar ile manevi hakların kullanım yetkisini devredebilmesi için eserin meydana getirilmiş olması gerekir. Henüz meydana getirilmemiş veya tamamlanmamış eserler üzerindeki hakların devrine ilişkin sözleşmeler Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu hükümleri uyarınca geçersiz olarak kabul edilir.  

 

Eser Adı

Bir fikri çabanın sonucunda meydana getirilen eser genellikle bir eser adı ile anılmaktadır. Eser adı, eseri tanıtmaya ve onu benzerlerinden ayırt etmeye yarayan işarettir.[6] Eser adını belirleme yetkisi ise münhasıran eser sahibine aittir.

Eser sahibi, söz konusu eseri bir ad belirleyerek umuma arz edebileceği gibi eserine hiçbir ad vermeksizin de umuma arz edebilir. Nitekim eser adı genellikle eseri diğer eserlerden ayırt etmek ve eserin daha iyi tanıtılmasını sağlamak amacıyla tercih edilmektedir. Bununla birlikte, eser adının eserin parçası olması nedeniyle, eserin bütünlüğünü ve hususiyetini etkileyecek şekilde eser adı üzerinde yapılan her türlü değişiklikte eser sahibinin izninin alınması gerekir.

Öğretide eser adının haksız rekabet hukuku hükümlerinin yanı sıra gerekli şartları sağlaması halinde telif hukuku hükümleri ile de korunabileceği kabul edilmektedir.

 

Eser Adının Telif Hukukuna Göre Korunması  

Yabancı hukuk sistemlerinde kabul edilen görüşe göre, eser adları, ilişkilendirildikleri eserin genelinden ayrıştırılabilir olmaları ve eser sahibinin hususiyetini taşımaları halinde, eserin bütününden bağımsız olarak, edebi eser gibi telif hukuku hükümleri uyarınca korunabilmektedir.

Türk hukukunda ise, eser adlarının telif hukuku hükümler ile korunup korunamayacağına dair Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nda açık hüküm yer almadığı gibi öğretide bu konu hakkında görüş birliği de bulunmamaktadır.

Öğretide yer alan bir görüşe göre, eser adları ilişkilendirildikleri eserden bağımsızlaşıp özgün birer ad olsalar dahi ayrı bir mutlak hakkın konusunu oluşturamazlar.[7] Bu nedenle, telif hukuku hükümlerine göre korunmaları mümkün değildir.

Bir diğer görüşe göre, 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nun 83. maddesi hükmü ile eser ad ve alametlerinin haksız rekabet hükümlerine göre korunabileceği açıkça belirtilmiş olduğundan, eser adının telif hukuku hükümleri uyarınca korunması mümkün değildir.

Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu hükümleri ile kabul edilen telif hukuku koruması eserin hem bütününe hem de parçalarına ilişkindir. Başka bir deyişle, bir eserin parçaları, eserin bütününden ayrıldıklarında dahi eser sahibinin hususiyetini taşıyorsa, bağımsız bir eser gibi korunabilecektir.[8]

Öğretide yer alan son görüşe göre, eser adı her ne kadar haksız rekabet hükümleri ile korunabilecekse de haksız rekabet ve telif hukuku hükümleri ile öngörülen korumaların farklı olması nedeniyle, eser adının, eserin bütününden bağımsızlaşmış olması ve sahibinin hususiyetini taşıması halinde ayrı bir eser olarak telif hukuku korumasından faydalanması mümkündür.[9]

Önemle belirtmek gerekir ki, eser adının sahibinin hususiyetini taşıyıp taşımadığına eserin meydana getirildiği ana göre karar vermek gerekir.[10] Zira, eser adı, eserin meydana getirildiği anda bu özelliğe haiz değilse bu eksikliğin daha sonradan tamamlanması da mümkün değildir.

Eser adının, ayrı bir eser olarak telif hukuku korumasından faydalanabileceğinin kabul edilmesi halinde, eser sahibi, Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu hükümleri uyarınca eser adı üzerinde mali ve manevi haklara sahip olacaktır. Eser sahibinin manevi hakları kanunda herhangi bir sınırlama olmaksızın korunurken, mali hakları eser sahibinin hayatı ve ölümünden sonraki 70 yıl boyunca korunmaya devam edecektir.

 

Eser Adının Haksız Rekabet Hükümlerine Göre Korunması

Eser adının yabancı hukuk sistemlerinde esas olarak telif hukuku hükümlerine göre korunabileceği kabul edilmekteyse de; Türk hukukunda eser ad ve alametlerinin, Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nun 83. maddesinde yer alan şartları taşıması halinde haksız rekabet hukuku hükümlerine göre korunabileceği düzenlenmiştir.  

Eser adının haksız rekabet hukuku hükümleri doğrultusunda korunabilmesi için Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nun 83. maddesinde aranan koşulların bir arada bulunması gerekir. Bunlar;

  • Eser adının umuma arz edilmiş başka bir eserde kullanılmış olması,
  • Eser sahibinin korunmaya değer haklı bir menfaatinin bulunması (Başka bir deyişle, eser adının ayırt edici niteliğe haiz olması[11] ve umumen kullanılan adlardan olmaması[12]),
  • Bir başka eserin korunması talep edilen eser adı ile karıştırılmaya neden olabilecek bir adla umuma arz edilmiş olması.

Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu md. 83 hükmü ile öngörülen koruma sadece eser adının karıştırılmaya neden olacak şekilde diğer bir eserde kullanılması ile sınırlıdır.[13] Dolayısıyla, eser adının haksız rekabet hukuku hükümleri ile korunması halinde eser sahibi telif hukukundan kaynaklı mutlak haklara (eserden doğan mali ve manevi haklar) da sahip olamayacaktır.

 

 

 

 

 

 

[1] BÜLTER, Ahmet, “Eser Sahibinin Hakları ile Bağlantılı Haklar”, TBB Dergisi, S. 59, Y. 2005, s. 90

[2] T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı Telif Hakları Genel Müdürlüğü, Genel Sorular, https://www.telifhaklari.gov.tr/genel-sorular

[3] ERDİL, Engin, Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu Kısa Şerhi, 1. Baskı, İstanbul 2021, s.66

[4] ERDİL, Engin, s. 66

[5]3-Öte yandan, dava konusu web sitesinin yaratıcısı davacı şirketin çalıştırdığı gerçek kişiler olduğundan 5846 sayılı FSEK'nun 1/B-(b) bendi ve 8. maddesi uyarınca eser sahibi onu meydana getiren gerçek kişiler olup tüzel kişiliğe haiz davacı şirketin eser sahibi olarak nitelendirilmesi mümkün değildir. Aynı Yasa'nın 13. vd. maddeleri uyarınca bir eser üzerindeki mali ve manevi haklar eser sahibine aittir. Davacı şirket ise, 5846 sayılı FSEK'nun 18.maddesi uyarınca adam çalıştıran sıfatıyla kanundan kaynaklanan eser üzerinde mali hakları kullanma yetkisine sahip olup, manevi haklar ise eseri meydana getiren gerçek kişilerce kullanılabilir. O halde, somut uyuşmazlıkta davacı şirketin manevi haklarının ihlal edildiğinden söz edilemeyeceğinden manevi tazminat talabinin reddi gerekirken kabulü de doğru görülmemiştir.” Kararın tamamı için bkz.; Yargıtay 11. Hukuk Dairesi, 2007/10504 E., 2009/5482 K., 07.05.2009 T. (Lexpera)

[6] YILDIZ, Ozan Ali, “Telif Hukuku ve Haksız Rekabet Hukuku Çerçevesinde Eser Adlarının Korunması”, Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Hukuk Araştırmaları Dergisi, Y. 2020, C. 26, S. 2, s. 1372

[7] YILDIZ, Ozan Ali, s. 1373

[9]Fikri çalışmanın şiir başlığının eser olarak korunabilmesi için fikir düzeyini aşması daha önce hiç kimse tarafından kullanılmamış olması gerekir… Yüksek mahkeme ilamlarına bakıldığında, eser adının tek başına korumasının çok İstisnai durumlarda mümkün olabileceği üzerinde durulmaktadır.” Kararın tamamı için bkz.; İstanbul 1. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi, 2017/609 E., 2018/276 K., 28.06.2018 T. (Lexpera)

[11] ““Yıldızın Parladığı Anlar” ismi alelade bir eser adı olmayıp FSEK 83 anlamında ayırt edici niteliği bulunan bir nitelemedir.” (Yargıtay 11. Hukuk Dairesi, 2010/2052 E., 2011/16290 K.) Bkz.; ERDİL, Engin, s. 416

[12] ““Hoş Geldin Bebek” ibaresi ayırt edici vasfı olmayan yaygın bir isim olmakla bu ibarenin FSEK 83 çerçevesinde korunması söz konusu olmaz.” (Yargıtay 11. Hukuk Dairesi, 2006/10358 E., 2007/13169 K., 22.10.2007 T.) Bkz.; ERDİL, Engin, s. 417

[13] YILDIZ, Ozan Ali, s. 1385