Eşler Arasındaki Yasal Alım Hakkının Niteliği, İşlevi ve Amacı

Eşler Arasındaki Yasal Alım Hakkının Niteliği, İşlevi ve Amacı

Eşler Arasındaki Yasal Alım Hakkının Niteliği, İşlevi ve Amacı

Eşler arasındaki yasal alım hakkını düzenleyen 4721 sayılı TMK m.226/2’de “Tasfiye sırasında, paylı mülkiyete konu bir mal varsa, eşlerden biri kanunda öngörülen diğer olanaklardan yararlanabileceği gibi, daha üstün bir yararı olduğunu ispat etmek ve diğerinin payını ödemek suretiyle o malın bölünmeden kendisine verilmesini isteyebilir.” düzenlemesi yapılmıştır. Buna göre;

YASAL ALIM HAKKININ KULLANIM KOŞULLARI

-Edinilmiş mallara katılma rejiminin sona ermesi,

-Paylı mülkiyete konu bir malın bulunması,

-Tasfiyenin söz konusu olması,                

-Daha üstün yararın varlığı,

-Daha üstün yarar sahibinin talepte bulunması,

-Payın bedelinin ödenmesi,

 

olarak sayılabilir.

 

Görülmektedir ki yasal alım hakkının kullanılabilmesi için edinilmiş mallara katılma rejiminin sona ermesi gerekmektedir. Edinilmiş mallara katılma rejimi boşanmayla sona erebileceği gibi; sona erme hali ölüm, başka mal rejimine geçme gibi sebeplerle de gerçekleşebilir.

Ancak edinilmiş mallara katılma rejiminin sona ermesi, eşlerden biri tarafından yasal alım hakkının ileri sürülmesi için tek başına yeterli olmamakta, ayrıca paylı mülkiyetin “tasfiyesine yönelik” bir dava açılmış olması gerekmektedir. Bu noktada mal rejiminin tasfiyesi davasının yanı sıra, eşler arasında görülecek ortaklığın giderilmesi davalarında da eşlerden biri üstün yararını ispatlayarak TMK m. 226/2’de düzenlenen yasal alım hakkını kullanabilecektir. Zira TMK md. 226/2 hükmünün, TMK md.699’un Aile Hukuku’nda olan özel bir uygulaması niteliğinde olduğu, hükmün paylı mülkiyetin giderilmesi aşamalarından birini oluşturduğu ve TMK md.226/2’deki yasal alım hakkının “paylı mülkiyetin tasfiyesi” noktasında talep hakkı sağladığı dikkate alındığında, hükmün eşler arasındaki “tasfiyeye yönelik her türlü davada” ileri sürülebileceğinin kabulü, madde metninin amacına uygun düşecektir.

Keza yerleşik Yargıtay kararları doğrultusunda da “ortaklığın giderilmesi davasının tasfiye niteliğinde bir dava olduğu” açıkça öngörülmüştür. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 21.10.1998 tarihli ve 1998/1- 692 ve 1998/741 sayılı kararında  “Mülkiyet bir bütün olarak ortaklardan tümüne aittir. Başka bir anlatımla ortaklık tasfiye oluncaya kadar, ortaklardan birinin ayrı mal veya hak sahipliği bulunmayıp, hak sahibi ortaklıktır.” ifadesi yer almaktadır.

Madde metninde “paylı mülkiyete konu bir mal varsa” denilmek suretiyle eşler arasında paylı mülkiyete konu bir malın bulunması gerektiği öngörülmüştür. Ancak TMK. md.226/2 hükmünün uygulanması açısından eşlerin paylı mülkiyet konusu malın türü önemli değildir. Madde hükmüyle eşlerden birine tanınan talep hakkı taşınır, taşınmaz, fikri mülkiyet hakkına konu maddi ve gayri maddi mallara yöneltilebilir. Esas olan bu malın eşlerin paylı mülkiyet konusu mal olmasıdır. Yargıtay 8.Hukuk Dairesi’nin 2009/6961 E., 2010/1449 K. 30.03.2010 tarihli kararı ile de “Edinilmiş mallara katılma rejiminin tasfiyesi aşamasında ve eşler arasındaki her türlü paylı mülkiyet ilişkilerinde TMK'nın 226/2. fıkrası uygulama alanı bulabilmektedir.” denilmek suretiyle ilgili hükmün “her türlü paylı mülkiyet ilişkisinde kullanılabileceği” belirtilmiştir.

Paylı mülkiyet konusu malda hangi eşin diğerinin payını satın almakta daha üstün yarar sahibi olduğu her somut olaya göre ayrıca değerlendirilecektir. Bu noktada eşlerden birinin fazla oranda pay sahibi olup olmadığı, payı almak isteyen eşin ödeme gücü ve bir işyeri söz konusu ise meslek ve sanatı gereği bu işyerini işletebilecek konumda olup olmadığı, sağlık nedenleri gibi unsurlar göz önünde tutulacaktır. Taraflardan birinin sosyal ilişkilerini ve dış çevreyle olan münasebetlerini paylı mülkiyete konu mal ekseninde gerçekleştirmesi, o kişi nezdinde manevi ve duygusal bağının bulunması gibi durumlar da üstün yarar açısından belirleyici kriterler olarak sayılabilir. 

Doktrinde de üstün yararın belirlenmesinde eşlerden birinin söz konusu mala ilişkin mesleki veya ticari ya da sağlığı bakımından olan ihtiyacının veya bizzat saf duygusal menfaatlerinin de göz önünde tutulabileceği belirtilmiştir.[1]

 

YASAL ALIM HAKKININ NİTELİĞİ, İŞLEVİ VE AMACI

TMK m.226/2, paylı mülkiyetin sona ermesinde paylaşma biçimine ilişkin olan TMK m.699 hükmünü mal rejimi hukuku açısından tamamlamaktadır. TMK m.226 öyle formüle edilmiştir ki edinilmiş mallara ilişkin her tasfiyede göz önüne alınacaktır. [2]

Keza doktrinde de paylı mülkiyette yasal alım hakkı ile ilgili Medenî Kanun’un 226., 248. ve 243. maddelerinin özel bir paylaşım kuralı olarak düzenlendiği kabul edilmiştir.[3] Bu doğrultuda; TMK md. 699 genel bir paylaşım kuralı olarak ele alınmakta, TMK md.226/2 ise bu kuralın tamamlayıcısı niteliği taşımaktadır.

Eşlerin yasal alım hakkını güvence altına alan TMK md.226/2 hükmü, paylı mülkiyetin giderilmesi aşamalarından birini oluşturmaktadır ve bu aşamada bir talep hakkı doğurmaktadır.

Zira bilindiği gibi paylı halin giderilmesi hakkının kullanılmasıyla beraber paylı mülkiyet hali son bulmuş olur ve paylaşmanın yapıldığı taksim aşamasına gelinir. TMK md.226/2 hükmü, paylı mülkiyetin son bulmasında iki aşamadan biri olan paylı mülkiyetin tasfiyesi; yani taksim aşaması ile ilgili bir düzenleme getirmektedir. Dolayısıyla madde metni; paylı mülkiyette tasfiyenin nasıl yapılacağı konusunu düzenleme amacı gütmekte ve bu doğrultuda üstün yararı olan eşe, paylı malda tek başına malik olmasını sağlayacak talep hakkını ileri sürme imkanı tanımaktadır. Mehaz İsviçre Medeni Kanunu’nda yer alan hükümler kapsamında da yasal alım hakkının kanunda öngörülen tedbirleri genişletme işlevine haiz olduğu belirtilmiştir. [4]  Bu doğrultuda; paylı mülkiyette yasal alım hakkına ilişkin hükümlerin, paylı malın paylaşılmasında taksim ile ilgili TMK. m. 699’de yer verilen tedbirlerin çevresini genişletmekte olduğu açıktır. Keza madde 226/2 metninde de açıkça eşlerin “yasada öngörülen diğer olanaklardan da yararlanabileceği” ya da bu hakkın kullanılması ile paylı malın tamamının kendisine verilmesini isteyebileceği ifade edilmiştir. Madde metninin lafzından da anlaşılacağı üzere ilgili hüküm yasada öngörülen diğer tedbirlerin çevresini genişletmektedir ve eşlerin geçinememesi sebebiyle evliliğin sona erdiği ve paylı mülkiyet ilişkisinin çekilmez bir hal aldığı bu duruma tarafları da güvence altına almak suretiyle bir çözüm sağlama amacı gütmektedir.

Paylı mallar üzerinde yasal alım hakkı, eşlerin sahip olduğu paylı malın/malların, mal rejiminin herhangi bir sebeple sona ermiş olması halinde, üstün yararını ispat etmiş eş lehine özgülenmesi imkânını getirmektedir. Bu doğrultuda madde hükmüyle beraber; üstün yarara sahip eş bakımından, eşlerin ekonomik açıdan güvence altına alınmasının, eşlerin evlilik birliği ile elde ettikleri konumlarının ve yaşam standartlarının, yaşam tarzlarının mümkün olduğunca muhafaza edilmesi amaçlanmaktadır.

Gerek madde metninin lafzı gerek konuluş amacı dikkate alındığında; hükmün paylı mülkiyetin giderilmesi aşamalarından biri olduğu, Eşya Hukuk hükümlerinin Aile Hukukunun özel niteliği ve yapısına uygun düşecek şekilde kullanılmasına imkan sağladığı açıktır.

 

[1] Öztan, s.294; Kılıçoğlu, Yenilikler, sf.82; Yağcıoğlu, sf. 73

[2] Pınar Özlem Demir, Yasal Mal Rejimi Çerçevesinde Eşlerin Aralarında Yapabilecekleri Sözleşmeler,  2005

[3] Öztan, s. 293; Dural/Öğüz/Gümüş, s. 416-417

[4] Hausheer/Reusser/Geıser (I. Unterteilband), art. 205, nr. 30, s. 607.